http://www.metacafe.com/watch/1023357/40_hadis_g_l_resimli/... Mutlak hükümranlık, hem bu dünyada, hem âhirette ALLAH'ındır. Ne kadar en yüceliğe ve ne kadar en güçlülüğe sahip olan varsa, ALLAH onların hepsinin En Yücesi, En Güçlüsüdür. Aynı zamanda Mutlak hâkimiyet, sulta, saltanat, emir ve yasak hükmü O'nundur, İstediği her şey anında olur. O'nun iradesi ve gücü üstünde bir irade ve güç daha yoktur, olamaz.
Yukarıdaki âyet-i kerimeye göre, bu dünyaya gelişimiz ve ALLAH'ın bizim için tayin ettiği ömrümüz, bize sadece imtihan içindir. Başka değil.
Nedir o Hikmet ve İmtihan?
Kimin güzel ve hayırlı amellerle; kimin de, hayırsız ve zararlı amellerle ömrünü geçirerek ALLAH'ın Huzuruna varacağını, ALLAH'ın göstermek istemiş olması ve o ameline göre de insanın ebedî hayat yeri âhirette, ya Cennete girip ebedî seâdete ereceği; ya da Cehennemde yanarak şakâvet ehlinden olacağı tâyin edilecektir. İşte basiretli bir Müslümanın, bunlardan hangisini tercih edeceği seçim imtihanı yakındır.
Rabb'imiz, Hakkı hakikati görüp, düşünüp tatbik etme; Batıl olan yanlışı, nifakı, taassubu ve kötülüğü görüp, düşünüp onlardan uzaklaşma basîretini biz Müslümanlara, ikram ve ihsan buyursun. Müslümanların ve vatanımızın hayrına çalışacak iktidar ile bizleri sevindirme lütfunu bizlerden esirgemesin. Âmin.
Muhterem okuyucu!
Bu yüce İslâm dininin bize ulaşması için yüz binlerce Müslüman can vermiştir. Dedelerimiz Osmanlılar, altı yüz sene İslâm'ın sancağını dalgalandırmışlar, bu iş için düşmana karşı amansız bir mücadele vermiş bir kısmı gazi olurken niceleri de şehadet şerbetini içmiştir. Daha dün Çanakkale'de İslâm'ın sancağı yere düşmesin diye 250 binden fazla şehit veren bir milletin torunuyuz. Dün dedelerimizin savaştığı bu kâfirlerin inancı, düşüncesi, örfü, adeti, ahlâksızlığı, kanun ve hükümleri bugün İslâm âlemini istila etmiş, arkasından kendileri de gelerek bir çok İslâm ülkesini fiilen işgal edip Müslümanların namusunu kirletmişlerdir. Böyle bir durumda bütün Müslümanların cihad edip topyekün bu işgale son vermesi gerekirken bazı Müslümanların hâlâ bu İslâm düşmanları ile işbirliği içerisinde olup işgalin daha da genişleyip derinleşmesine sebep olmaları gerçekten düşündürücüdür. Bu ne büyük bir ihanet ve ne büyük bir vebaldir.
Bir Müslüman olarak, şahsımıza, ailemize, yakınlarımıza, Müslümanlara ve tüm insanlığa karşı sorumluluklarımız vardır. Bir taraftan dinimizi öğrenip şahsi hayatımıza ve aile hayatımıza tatbik ederken diğer taraftan da tebliğ ve davetle bu dinin yaşanmasına yardımcı olmalıyız. Bu da yetmez inancımızın hâkim olması için de bütün gücümüzle çalışmalıyız. Bundan dolayı bu seçimde sadece inancımız istikametinde rey vermekle sorumluluktan kurtulamayız. Ayrıca diğer seçmenleri de teşvik etmeliyiz.
Enes b. Malik (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurur: "Hayırlı bir işin yapılmasına delâlet eden, onu yapan kimse gibidir." (Tirmizi; İlim: 14; No: 2670, 5/41; A. b. Hanbel; No: 22518, 5/357)
Cerir b. Abdullah (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurur: "Kim İslâm'da hayırlı bir yol açarsa, o yoldan ne kadar insan giderse sevapları eksik olmamak üzere o yolu açanın defterine sevap yazılır. Yine kim İslâm'da kötü bir yol açarsa o yoldan ne kadar insan giderse onların günahı da eksik olmamak üzere o yolu açanların defterine günah yazılır." (Müslim; İlim: 6, No: 1017, 4/2059; İbni Mace, Mukaddime; 14; No:203; 1/74)
Bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurur: "Eğer ALLAH size yardım ederse, size kimse galip gelemez. Eğer yardımını sizden çekerse ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler sadece ALLAH Teâlâ'ya güvenip dayansınlar." (Âl-i İmran Sûresi:160)
Hakk için çalışanlar her zaman kazanırlar. Çünkü onlar her yaptıklarını ALLAH Teâlâ'nın rızası için yaparlar. Güzel akıbet, Cennet, ALLAH Teâlâ'nın muttaki kullarına aittir.
|